Şirketler bulundukları pazarda ön sıralara oturabilmek ya da zorlu dönemleri çok daha rahat geçebilmek için, çalışanlarının kapasitelerinden daha çok faydalanıp, gelişimlerinin öneminin daha çok farkına varıp, bireye daha çok yatırım yapmaya başladılar.
10–15 yıl öncesine kadar herhangi bir birim olarak görülen “insan kaynakları”, artık şirketi rakiplerinin önüne taşıyan, hatta şirket vizyonunu gerçeğe dönüştüren, en önemli birim haline geldi. Günümüzde, İnsan Kaynaklarını besleyen ve destekleyen sistemlerin içinde yer alan “Koçluk ve Mentorluk” modelleri de üst sıralara taşındı. Bu sebeple, sizlere tecrübem ve bilgim dahilinde, bu hafta biraz koçluk, gelecek hafta da biraz mentorluktan ve onların faydalarından bahsedeceğim..
Paylaşmak, bildiğini, paylaşmak, yaşamı, paylaşmak, sevgiyi..
Yani tek gerçek olan BİZ’i paylaşmak..
Koçluk yapmak; yaşam kontrolünü kendi elinde tutan kişiye, detayların ve paylaşmanın önemini hatırlatmak, “ben tüm yaptıklarımın daha da iyisini yapabilecek kapasiteye; eğitim, öğretim ve tecrübeye sahibim” dedirtebilmektir bir anlamda. Büyük bir sorumluluk taşımaktır danışana karşı. Öğrenme, öğretme ve paylaşma içgüdüsü ile büyüme isteğidir, yaratma ve yaşatma isteğidir başka bir anlamda da..
“Bir insanın kendine faydası dokunmadan bir başkasına faydası olamayacağı, bu yaşamın en güzel kurallarından biridir” der Ralph Waldo Emerson.. İşte koçluk, en başta kişinin kendisi için ya da çevresindeki herkes için, yaşam amacını keşfetme arzusunu uyandıran bir sanattır.
İnsanlara; en başta kendisine ve ardından herkese karşı, şans tanınan ortamlar yaratma ve yaratırken sevmeyi -yapılanı sevmeyi- hissettirebilmektir, aslında bir diğer hedef, insanlardan beklediği şeyin, ilk olarak her zaman on katını yüz katını vermeyi bilmek ve hazır olmak, sonuç olarak da, hep mükemmel şeyler çekmektir.. Çünkü insanın, sevgi, sağlık, bolluk-bereket ve yaratıcılık için yaşadığı ve düşüncede başlayan yaşam kurgusu içinde, farkındalığını yüksek tutma kapasitesi oldukça geniş..
Hepimizin içinde, eşi benzeri olmayan ve de sevgi dolu yaşam amaçlarımıza yönlendiren müthiş bir güç var aslında. Eğer içimizdeki o hoş sese hep kulak verebilirsek, birbirimiz için de yaşamayı becerebilirsek, bir bütünün birbirine bağlı parçaları olarak, nerede yaşarsak yaşayalım, aslında “BİZ” için yaşadığımızı daha çabuk farkedebiliriz. Çünkü “BİZ” değerli olan her şeyi birlikte yaratıyoruz. Ve mucize budur işte, sevgiyle gerçek yaşamın kendisine dokunabilmek !..
Zaman zaman yaşanılan ve özellikle hiç planlanmamış olay ve durumlar kontrolden çıktıklarında baş edilemez bir hal alabilir. Koçluk işte tüm bu durumlarda kişiye sorduğu sorularla, tarafsız ve dengede kurduğu cümlelerle, kişinin sahip olduğu imkanları, bolluğu, yaratıcılığı farkettirir.. Ona pozitif ya da dengeli bakış açısı kazandırarak, istemeyi, hayal kurmayı, hafızasındaki bilgiyi kullanmayı, iradesine güvenmeyi, içsesini dinlemenin önemini yine kişinin kendisine buldurur.. Artan farkındalıkla da, kişinin hayatının herbir anının kalitesi artar ve hayatı daha da anlam kazanır. Böylelikle insanlara ellerinde tuttukları lastiğin görünen uzunluğu ile çekildiğinde meydana gelen yeni uzunluk arasındaki, o hiç kıyaslamadıkları farkı buldurmuş olur. Başka bir deyişle koçluk; insanlara ellerindeki bir tomar anahtarın her biri ile ayrı ayrı, hayatlarının hangi kapılarını açtığını buldurabilen bir soru sorma ve yapılan planları uygulatma sanatıdır..
Sevgiyle,
Öz.