Skip links

GÜNE İLK BAŞLADIĞINIZ O AN!..

Farkında mısınız?

Güne ilk başladığınız o AN’ın..

Hadi şimdi hep birlikte bir düşünelim;

Saat ya da cep telefonu alarmı ile ya da kendiliğinden uyandınız..

İlk olarak ne yapıyorsunuz; koştura koştura mı başlıyor gününüz, yoksa sindire sindire mi?

Şöyle huzurla gerinip birde gülümseyip, uyandığınızın yani yaşadığınızın farkında mısınız?

Hoş bir gülümseme ile açılmış gözlerle, umutla bakılan, önünüzde duran günün farkında mısınız?

Ve en önemlisi onu yeterince enerjik bir şekilde yaratmaya ve yaşamaya hazır mısınız?

Tüm bu sorulara birçoğu daha eklenebilir aslında. İnsan kendine ya da bir başkasına soru sordukça; yaptığı, yapmadığı ya da yapamadığı ne kadar çok şeyin farkına varabiliyor.

Doğru soru sormak, aslında bir sanat ve bu sanatı layığı ile icra ettiğinizde, siz de bir sanatçı olmuş oluyorsunuz, bu bakış açısı ile..

Ama bazen sorulardan kaçıyoruz, değil mi? Çünkü o soruların bizi götürmeyi hedeflediği yer için, birçok yollardan geçmemiz gerekecek; alışmadığımız yollardan, tembelliğimizi hatırlatan, bizi zorlayan yollardan..

Oysa o yollara bir kez girilse var ya, herşey kendiliğinden gerçekleşecek en iyisi ve güzeliyle..

Biliyor musunuz, bizler özgür irademizle doğru düşünceyi seçip, tüm yaşamımızı yaratabiliyoruz aslında, bu kadar basit, peki nasıl mı?

Size herhangi bir düşünce dikte ettirilebiliyor mu; “şunu düşünemezsin, sakın düşünme, bu düşünceni durdur” deseler bile buna engel olabilirler mi? Hayır..

Siz özgür iradeniz ile seçmiş olduğunuz düşüncenizi tekrarlamaya başladığınızda, belli bir süre sonra o düşünceler düşünce olmaktan çıkıp, alışkanlarınız oluyorlar ve bu alışkanlıklar da zaman içinde alışkanlık olmaktan çıkıp inançlarınıza dönüşüyorlar.. Peki bu inançlar bir tepkiyle karşılaştıklarında neye dönüşüyor? Sizlerin söz, davranış ve eylemlerinize..

Ve tüm bunlar da beden yoluyla can buluyorlar..

İşte tek bir düşünce ile başlayan bu yolculuk ile kendi yaşamınızı yarattınız bile..

Hadi gelin bu hafta 105 dakika fazla yaşayın.. Nasıl mı? Hergün 15 dakika önce uyanarak..

Bu fazladan kazandığınız 15 dakikaya neler sığdırabileceğinizi de listeleyin;

15 dakikada kaç sayfa kitap okuyabilirsiniz ya da gazete,

çocuğunuzla küçük bir oyuna ne dersiniz,

ayaküstü yapılan atıştırmadan ya da koşturmadan hazırlanan bir kahvaltı, sizin daha çok gülümsemenizi sağlamaz mı,

peki bahçenizdeki çiçeklerle konuşmak ya da köpeğiniz ile yapacağınız daha uzun bir yürüyüş nasıl olurdu,..

hadi listenizi büyütün, kim bilir daha neler neler var?

Ahhh az daha unutuyordum; şöyle bol köpüklü mis gibi bir Türk kahvesi eşliğinde, sevgilinizin gözlerindeki ışığı seyretseniz, gülümseyerek.. O gülüşte akşam için verilen hoş bir randevu saklı olsa..

İşte aslında hayat, gerçekleştirebileceğimiz sonsuz güzellikteki detayları fark ettiğimizde çok daha keyifli oluyor, dakikaların ne kadar yeterli olduğunu kanıtlıyor bizlere.. Eğer iyi bir plan yapılırsa, kendinizi ve başkalarını hırpalamadan her bir anınızdan büyük keyif alır, her gün daha çok üretebilirsiniz. “Eğer şöyle olsaydı, eğer şuna sahip olsaydım, eğer eğer eğer…” Sakın şu klasik mazeretlerin arkasına sığınmayın lütfen.. Her şeyi yapın, ama tek yapmayacağınız şey “eğer” lerinizin arkasına sığınmak olsun..

Hadi saatinizi kurun şimdiden.. Ama her zamankinden  15 dakika önceye..

Ehh artık bir yerden başlamanız gerekiyor.. İnanın bana, yapabilirsiniz, hatta daha fazlasını da.. Yeter ki siz de isteyin ve inanın..

Sevgiyle,

Öz.